6 Temmuz 2011 Çarşamba

burayı sevmiyorum, bahsetmişimdir

 Saat 03:35!

Tutmayan uyku, çamlıca gazoz, paketin dibinde kalmış
üç beş kuruyemiş, sigara..

Balkonda oturuyorum ve bir kez daha anlıyorum ki sessizlik
tuhaf bir şey abi!

Çarşı-pazar gezmeyi sevmeyen adamların
ezbere bildiği bir şey..

Tuhaf mı? Öyle işte..

Aslında gecenin bu saatinde Kılıçarslan havasında bir şeyler yazabilirsem daha iyi olur mu diye aklımdan geçiriyorum.

Birilerine kalaylayabilirim ilk cümlede, amerikan rüyası yerine İstanbul’u anlatabilirim inadına veya Hakan Albayrak gibisinden ”ben Ortadoğu’ya meftun bir adamım Allah’ım” diye başlayan bir dua edebilirim ve bitiririm bu yazıyı!

Sorumsuz insanları, dertsiz - tasasız insanların bilgisizliğini ve acımasızlığını da sıkıştırırdım araya..
Üç beş cümle ile kollarımı açarak haykırırım hem ne olur!

Ama vazgeçtim!

Zarifoğlu'nun çocuklar ile birlikte bir videosuna rastladım şimdi facebook’ta! Oyun oynuyor..

Yıl 1985..
Benim dünyaya teşrifime henüz 1 sene var,
onun vefatına 2 sene!

Ağzında sigara falan..

Ne diyordu Zarifoğlu daha önce ''hayalimin ayağı yere değmiyor henüz''

Sadece cümledir deyip okumamak lazım bunu, başka bir şey, neyse..

Bizim durumda pek farklı sayılmaz hani!

Yine neyse!

Sustum, gün ışıyacak, müsadenizle-
uykuyu hatırladım
benden rölans..